Close

Hukuksal Açıdan Bağımlılıklar

A) Sorular-Cevaplar

  1. İnsanlık, onuru mu suçu mu hak ediyor?
  2. Yaşam hakkı (bağımlılıklar yoluyla) özgürce ihlal edilebilir mi?

İnsan; bütün hukuk sistemlerince benimsendiği üzere hak ve özgürlükler sahibi onurlu bir varlıktır. Temel haklar içerisinde vazgeçilemez ana hak olan yaşam hakkı da insanın bizzat kendisi tarafından veya bir başkası tarafından hiçbir şekilde ihlal edilemeyecek dokunulmaz bir haktır. Bunun ihlali halinde diğer hakların doğal olarak herhangi bir anlamı kalmayacaktır.

Onurlu olmak; insana, hem kendi hem de başkalarının hak ve özgürlüklerine saygılı olma, insan haklarının aleyhine olan davranış ve faaliyetlere karşı koyma ve bunun mücadelesini verme sorumluluğunu yükler. Bağımlılıklar da insan haklarını temelden ihlal eden ve onuru zedeleyen hayati bir sorundur. Bu yolla; bağımlı ve bağımlılığı üretenler, yaşam hakkının ortadan kaldırılmasına hizmet ederek insanlık aleyhine hareket etmektedirler. Onurlu bir varlık olan insan bu suçun muhatabı olmayı hak etmemektedir. Bu nedenle sağlık, eğitim ve hukuk gibi her zeminde bununla mücadele edilmesi insanlığın bir vazifesi kabul edilmelidir.

Genel anlamı ile bağımlılık; bir nesneye, kişiye ya da bir varlığa duyulan önlenemez istek veya bir başka iradenin güdümü altına girme durumu olarak tanımlanmaktadır[1].

Tanımdan da anlaşılacağı üzere bağımlılık yalnızca belli bir nesneye veya maddeye yönelik değil aynı zamanda başka değişik türlere yönelik de söz konusu olabilmektedir. Yapılan araştırmalarda içki, sigara ve uyuşturucu bağımlılığı dışında kumar, alışveriş, spor, siber seks ve teknolojinin de beyinde bağımlılık oluşturduğuna dair veriler bulunmuştur.[2]

Hukuki açıdan değerlendirme yapıldığında, değişik türlerde, insanı bağımlı hale ve bir nevi köle haline getiren bu bağımlılıkların insanlık suçu kategorisine dahil edilebilmesi konusu gündeme gelmektedir. İnsanlığa karşı suçlar; uluslararası ve iç hukukta, benzerlikler olsa da farklı düzenlenmiştir. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tanımında, herhangi bir sivil topluluğa karşı geniş çapta veya sistematik bir saldırının bir parçası olarak işlenen bazı ağır eylemler sıralanmış ancak bu fiiller sınırlandırılmamış, son bentte; vücuda veya ruhsal ve fiziksel sağlığa ciddi zarara bilinçli olarak neden olacak nitelikteki diğer benzeri insanlık dışı eylemler şeklinde ifade kullanılarak genişletme yolu açık bırakılmıştır. İç hukukta ise TCK’da (m.77) belirtilen benzer fiillerin, siyasal, felsefî, ırkî veya dinî saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plân doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi şeklinde bir düzenleme mevcuttur. Ancak bu fiiller sınırlı sayıdadır ve genişletmeye müsait değildir. Ayrıca TCK’da, uluslararası düzenlemeden farklı olarak eylemlerin belirli saiklerle işlenmesi yani özel kast aranmıştır. Bu durum suçun kapsamını daha da daraltmaktadır. UCM’yi kuran Roma Statüsü’nün 7. maddesinde ise yukarıda geçtiği üzere sivil bir halka karşı geniş çapta veya sistematik bir saldırının varlığı yeterli görülmüştür.[3]

Yukarıda belirtilenlerin haricinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı, Kişisel ve Medeni Haklar Sözleşmesi ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası düzenlemeler de paralel biçimde insan hak ve özgürlüklerinin ihlalini ve kötüye kullanımını yasaklayan metinlerdir.

İnsanlığa karşı suçlar ile ilgili düzenlemelerde yer alan; öldürme, köleleştirme, kişi hürriyetinden yoksun kılma ve vücuda veya ruhsal ve fiziksel sağlığa ciddi zarara bilinçli olarak neden olacak nitelikteki diğer benzeri insanlık dışı eylemler, bağımlılık ile doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili eylemlerdir. Ancak bağımlılık üreticiliği adı altında uyuşturucu ticaretinin, alkol ve sigara üretimi ve satışının, kumar/şans oyunları oynatılmasının ve bunun gibi tüm köleleştirme araçlarının insanlığa karşı suç olarak kabul edilmesi için bu kategoriye dahil edilmesi gerekmektedir. Zira bu fiiller; insan haklarını ve özellikle yaşam hakkını önemli ölçüde ihlal etmekte, iradeyi etkisiz kılmakta ve insanı onursuz hale getirerek köleleştirmektedir.

Bütün bu olumsuz etkiler, bağımlılık üreticiliğinin ve bu bağlamda köleleştirmenin insanlığa karşı suçlar kapsamına alınmasını gerekli kılmaktadır. Nitekim insanlığa karşı suçların ayırt edici özelliği, insan haklarının büyük ölçüde ihlalinin, uluslararası barış ve güvenliği tehdit edici ve uluslararası suçları teşvik edici bir niteliğe sahip olmasıdır.[4]

Netice itibariyle bağımlılık üreticiliği, bir insanlık suçudur ve bu çerçeveye dahil edilerek hem uluslararası hem de ulusal düzeyde ağır yaptırım gücü ile ve zamanaşımına tabi olmaması sayesinde azami tesiri sağlayacaktır. Zikredilen bu suç insanlığa karşı suçlar kategorisinde yer almasıyla birlikte mahkemelerde yargılamalar yapılacak ve ağır müeyyideler yoluyla bağımlılıkla mücadelede hukuki açıdan etkin bir mücadele ortaya konulmuş olacaktır.

  • Bağımlılık konusunda asıl sorumlu kimdir? Devlet, aile ve toplum bunun neresindedir?
  • Devlet, Anayasa’da (41,58.md.) geçtiği üzere, gençliği kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak; ailenin huzurunu, refahını korumak için gerekli tedbirleri alıyor mu? Yoksa aksine teşvik mi ediyor?
  • Medya (TV,diziler,internet,reklamlar vb.) yoluyla bağımlılıkların(kumar,bahis,cinsellik vb.) özendirilmesi hukuka uygun mudur?

Bağımlılıkla ilgili sorumluluk meselesinde devlet, aile ve toplum ön plana çıkmaktadır. Özellikle devlet; bireyin hayatının her alanına etki etmesi, bireyin eğitimi, sağlığı, refahı, korunması ve gelişimi açısından genel sorumlu olması nedeniyle sorumluluk bakımından aile ve toplumdan önce gelmektedir. Aile ve sonrasında toplum da bireyin yetişmesinde ve kötülüklere karşı korunmasında büyük öneme sahiptir. Zira aile özellikle belli bir yaşa kadar toplum da aile ile birlikte çevresel tesiriyle insanın eğitimini ve terbiyesini sağlamaktadır. Ancak burada bağımlılık çerçevesinde esas sorumlu olarak devlet ele alınacaktır.

Bağımlılık üreticiliği ve köleleştirme; öncelikle dünyayı, uluslararası şirketleri ve tek tek her devleti mesul kılan hayati bir problemdir. Zira Balcı’ya göre de bağımlılık; büyük devletlerin de desteğiyle uluslararası sermaye şirketlerinin güçlerine güç katmak, daha fazla söz sahibi olmak için “öteki toplumlara” savaş açtığı siyasi bir projedir. Projenin amacı toplumları; vicdanları körelmiş, bedenleri çürümüş, beyinleri uyuşturulmuş, cepleri boşaltılmış, çocukları çalınmış, aileleri dağılmış, suç işleyen, sorgulamayan, çözüm üretmeyen, mücadele etmeyen, haksızlığa ve zulme isyan etmeyen sürüler haline getirmektir.[5]

Uluslararası sermaye güçlerinin yanında ulusal şirketler de bağımlılığı üretmekte ve pazarlamakta, ilişkili devlet de buna katılmakta veya göz yummaktadır. Türkiye özelinde değerlendirme yapıldığında temel kanunlarda devletin bu yöndeki sorumluluklarının belirlendiği görülmektedir. Anayasa’da aile ile ilgili; “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.” (m.41/2) şeklinde, gençler ile ilgili ise; “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” (m.58/2) şeklinde düzenlemeler bulunmaktadır. Ne yazık ki bu çerçevede tedbirlerin alınması şöyle dursun aksine bağımlılıklar teşvik edilmekte ve bizzat devlet tarafından masum gösterilerek yaygınlaştırılmaktadır. Örnek olarak; tekel şekilde içki ve sigara üretmek, şans oyunları adı altında sekiz dalda kumar oynatmak, bunu özendirmek, teşvik etmek, reklamlarda ve panolarda afişe etmek, alkol ve kumar markalarını okullara isim olarak koymak, kumar ve alkollü içki markalarını okul etkinliklerine sponsor yapmak ve bu gibi faaliyetler verilebilir.[6] Ayrıca bunlar; medyada (TV, diziler, reklamlar vs.), internette, toplu ulaşım araçlarında, duraklarda, sokaklarda buna benzer çoğu mecrada reklam edilerek özendirilmektedir.

Devlet; bağımlılıklar karşısında tedbirler almak, insanları korumak ve bu kapsamda sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır. Aksine dolaylı veya doğrudan desteklediği bağımlılık üreticiliği ve köleleştirme; bir insanlık suçudur. Hukuka aykırılık ve suç teşkil eden bu eylemlerden en kısa zamanda dönülerek ve bunlarla mücadele edilerek sağlık, refah ve huzurun sağlanması gerekmektedir.    

  • Bağımlılıklar ile ailenin dağılması, intihar ve genel anlamda yaşam hakkının ihlali arasında nasıl bir ilişki vardır?
  • Yaşam hakkı ve insanlık onuru, sermayeden ve genel anlamda ticari kaygılardan daha mı değersiz?
  • Hukuk dili ile bağımlılıklarla nasıl mücadele edilebilir? Hukukçulara ne düşüyor? Sağlık dili yeterli mi?

Bağımlılık üreticileri geniş çapta, yaygın ve sistematik bir saldırı aracı olarak; uyuşturucu, sigara, alkol, kumar gibi yollarla insanların yavaş yavaş veya ani ölümüne sebep olmakta, bağımlıların onurlarıyla oynamakta, onların ikinci sınıf vatandaş sayılmasına neden olmakta ve iradelerine çökerek onları köleleştirmekte, bilinçli olarak vücuda veya ruhsal ve fiziksel sağlığa ciddi zararlar vermektedir. Bunun sonucunda her yıl sadece Türkiye’de sigaraya bağlı kanserden 100 bin, dünyada da 5 milyon kişinin hayatını kaybettiği, alkolün katliam gibi trafik kazalarına, aile içi şiddete, büyük sağlık sorunlarına ve diğer bağımlılıklara yol açtığı görülmektedir.[7] Bu da gösteriyor ki; bağımlılığa neden olan ve sayılamayacak kadar çok olan herhangi bir illet önce bizatihi insanı tüketiyor, sonrasında aileyi, toplumu ve bütün insanlığı sağlıktan, onurdan, özgürlükten, refahtan ve en temelde yaşam hakkından mahrum bırakıyor.

Yaşam hakkı hiçbir şekilde vazgeçilemez, kısıtlanamaz, aleyhinde herhangi bir eylemde bulunulamaz temel ve dokunulmaz bir haktır. İnsanlık onuru da yaşam hakkı kadar değerlidir ve insan olmanın olmazsa olmaz esaslarındandır. Bağımlılıklardan en çok etkilenen de yine bu hak ve değerdir. Bunun yanında kapitalist küresel ekonomiler; sermayenin korunması ve ticari kaygılar nedeniyle bağımlılıkların üretimi ve devamı konusunda yaşam hakkını ve insan onurunu hiçe saymakta ve daha da kötüsü bir engel olarak görmektedir. Küresel, ulusal şirketler ve doğrudan veya dolaylı olarak bunlara ortak olan devletler; bağımlılaştırarak köleleştirme yoluyla insanları değersizleştirirken ve servetlerini çoğaltırken, insanlığın buna sessiz kalması en büyük sorundur. Bilinçli ve farkındalık sahibi insanların, toplumların, kurumların ve herkesin; yaşam hakkı, özgürlük ve insan onuru için bağımlılıkla mücadele etmesi gerekmektedir.

Bağımlılıkla mücadelede hangi dilin kullanılacağı ve daha etkili olacağı meselesi de ayrı bir önem taşımaktadır. Bugüne kadar ve günümüzde bu mücadele yalnızca sağlık alanında ve sağlık dili ile yürütülmeye çalışılmıştır. Ancak bu, tek başına yeterli ve etkili olmamıştır. Etki alanı büyük ve çok çeşitli olan bağımlılıklar ile daha geniş çaplı, kapsayıcı bir yöntem ve dille mücadele edilmelidir.[8] Bu dil; her alan ile ilişkili olan, hak, özgürlük ve insan onurunu koruyan ve yaptırım gücü olan hukuk dili olmalıdır. Bağımlılık üreticiliği ve bu yolla köleleştirme hukuksal bir temele oturtulmalı, bunun ulusal ve uluslararası hukuktaki suç kategorilerinden olan insanlığa karşı bir suç olduğu kabul edilmelidir. Her türlü taciz, tecavüz, işkence, terör, soykırım, insan-köle ticareti ve nefret suçları bu kategoride yer almaktadır ve en ağır suçlar olmaları nedeniyle zamanaşımına tabi değildir. Her yıl iki-üç milyon insan bu suçlardan etkilenmektedir. Bununla birlikte sadece sigaraya bağlı hastalıklardan bir yılda altı-yedi milyon insan, alkole bağlı hastalıklardan ise iki buçuk-üç milyon insan hayatını kaybetmektedir.[9] Bağımlılık çeşitlerinden yalnızca sigara ve alkolden bu kadar insan ölmesine rağmen bu durum yukarıda sayılan suçlar kadar ağır kabul edilmemiş ve yaptırımsız kalmıştır. Diğer bağımlılık türleri ile birlikte insanlık; köleliğe, onursuzluğa ve ölüme terk edilmekte ve bu tehlikeli bir şekilde artarak devam etmektedir.

Bağımlılık üreticiliğinin bu kadar olumsuz ve ölümcül etkisine rağmen insanlığa karşı suçlar kategorisine dahil edilmemesi veya en temelde suç olarak kabul edilmemesinin altında; ticari kaygılar, elde edilen gelirler ve bunun gibi yaşam hakkından, insanlık onurundan ve özgürlükten daha değersiz nedenler yatmaktadır.

Bütün insanlığı hedef alan ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bağımlılık üreticiliğinin bir insanlık suçu olduğu konusunda hukuki bir bilinç oluşturulmalıdır. Kavramsal ve fiili bir mücadele ve insanlık onuru için bir farkındalık gerekmektedir. Bunun için de bağımlılığın; insanın iradesini yok ettiğini, onu köleleştirdiğini ve bunun üreticiliğinin insanlık suçunu oluşturduğunu, özgürlük ve bağımsızlığın ise; önemini ve paylaşılamaz oluşunu kabul etmek, bunun herkesçe bilinmesini sağlamak en başta hukuk alanında sonrasında sağlık ve diğer alanlarda farkında olan insanların yerine getirmesi gereken bir sorumluluk olarak görülmelidir.[10] 

B) Bazı Kanuni ve Uluslararası Düzenlemeler (Mevzuat)

  1. Anayasa (m.17/1, 42/2, 58/2)

Kişinin Dokunulmazlığı, Maddi ve Manevi Varlığı

Madde 17 – Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları

Madde 41 – …

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.

Gençliğin Korunması

Madde 58 – …

Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.

  • Türk Medeni Kanunu (m.23/1,2)

Kişiliğin Korunması

Madde 23– Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez.

Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz.

  • Türk Ceza Kanunu (m.77/1)

İnsanlığa Karşı Suçlar

Madde 77– Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur:

a) Kasten öldürme.

b) Kasten yaralama.

c) İşkence, eziyet veya köleleştirme.

d) Kişi hürriyetinden yoksun kılma.

e) Bilimsel deneylere tabi kılma.

f) Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı.

g) Zorla hamile bırakma.

h) Zorla fuhşa sevk etme.

Kumar Oynanması İçin Yer ve İmkan Sağlama

Madde 228– 1) Kumar oynanması için yer ve imkan sağlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve iki yüz günden aşağı olmamak üzere adlî para cezası ile cezalandırılır.

2) Çocukların kumar oynaması için yer ve imkan sağlanması halinde, verilecek ceza bir katı oranında artırılır.

3) Suçun bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenmesi halinde üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bin günden on bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

4) Suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

5) Bu suçtan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

6) Ceza Kanununun uygulanmasında kumar, kazanç amacıyla icra edilen ve kar ve zararın talihe bağlı olduğu oyunlardır.

  • Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni Kuran Roma Statüsü (m.7/1)

Madde 7– Bu Statü’nün amaçları bakımından ‘insanlığa karşı suçlar’ herhangi bir sivil topluluğa karşı geniş çapta veya sistematik bir saldırının bir parçası olarak işlenen aşağıdaki eylemleri kapsamaktadır:

a) Öldürme

b) Toplu yok etme

c) Köle (esir) etme

d) Halkın sürülmesi veya zorla nakli

e) Uluslararası hukukun temel kurallarının ihlali sonucu hapsetme veya fiziki özgürlüğün başka biçimlerde ciddi olarak kısıtlanması

f) İşkence

g) Irza geçme, cinsel köleleştirme, fuhşa zorlama, hamileliğe zorlama, zorla kısırlaştırma veya benzer ağırlıkta cinsel şiddet

h) 3. paragrafta tanımlandığı gibi politik, ırkçı, ulusal, etnik, kültürel, dinsel veya cinsel nedenlerle kabul edilemez olarak benimsenen evrensel ölçütlere bağlı, bu paragrafta ya da Divan’ın yetkisi içindeki herhangi bir suç ile ilgili olarak diğer eylemlerle ilintili esaslar çerçevesinde herhangi bir gruba veya herhangi bir belirlenebilir topluluğa zulmetme

i) Kaybolan şahıslar

j) Irk ayrımcılığı (apartheid)

k) Vücuda veya ruhsal ve fiziksel sağlığa ciddi zarara bilinçli olarak neden olacak nitelikteki diğer benzeri insanlık dışı eylemler

  • İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (m.3,30)

Madde 3– Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

Madde 30– Bu bildirgenin hiçbir kuralı, herhangi bir devlet, topluluk veya kişiye, burada açıklanan hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan bir girişimde veya eylemde bulunma hakkını verir biçimde yorumlanamaz.

  • Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (17)

Hakların Kötüye Kullanımının Yasaklanması

Madde 17– Bu Sözleşme hükümlerinden hiçbiri, bir devlete, topluluğa veya kişiye, Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesine veya burada öngörüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlamalara uğratılmasına yönelik bir etkinliğe girişme ya da eylemde bulunma hakkını sağlar biçimde yorumlanamaz.

  • Uyuşturucu Maddelere Dair 1961 Tek Sözleşmesi 

Taraflar insanlığın maddi ve manevi sağlığıyla ilgilenerek;

– Uyuşturucu madde iptilasının fertler için bir afet olduğunu ve insanlık için iktisadi ve toplumsal bir tehlike teşkil ettiğini,

– Uyuşturucu maddelerin kötüye kullanılmalarına karşı alınacak tedbirlerin, tesirli olabilmek için, düzenli ve evrensel olmaları gerektiğini,

– Ortak amaçlar güden milletlerarası bir işbirliğini gerektirdiğini,

– Herkes tarafından kabule şayan bir milletlerarası sözleşme akdini arzu ederek, sözleşmenin maddeleri ve alınacak tedbirler üzerinde mutabık kalmışlardır.

  • Avrupa Sosyal Şartı (m.11)

Sağlığın Korunması Hakkı

Madde 11- Akit Taraflar sağlığın korunması hakkının etkin biçimde kullanılmasını sağlamak üzere ya doğrudan veya kamusal veya özel örgütlerle iş birliği içinde, diğer önlemlerin yanı sıra,

1. Sağlığın bozulmasına yol açan nedenleri olabildiğince ortadan kaldırmak;

2. Sağlığı geliştirmek ve sağlık konularında kişisel sorumluluğu artırmak üzere eğitim ve danışma kolaylıkları sağlamak;

3. Salgın hastalıklarla yerleşik mevzii ve başka hastalıklar olabildiğince önlemek üzere tasarlanmış uygun önlemler almayı taahhüt ederler.

  • 4207 Sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hak. Kanun

Amaç

Madde 1– Bu Kanunun amacı; kişileri ve gelecek nesilleri tütün ürünlerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tertip ve tedbirleri almak ve herkesin temiz hava soluyabilmesinin sağlanması yönünde düzenlemeler yapmaktır.

  1.  Karayolları Trafik Kanunu (m.48)

Alkol, Uyuşturucu veya Uyarıcı Maddelerin Etkisi Altında Araç Sürme Yasağı

Madde 48– Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.

  1. Kişisel ve Medeni Haklar Sözleşmesi (m.23/1)

Ailenin Korunması

Madde 23– Aile toplumun doğal ve esaslı bir birimidir ve aile toplum ve Devlet tarafından korunma hakkına sahiptir.

  1. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun

Hâkim Tarafından Verilecek Önleyici Tedbir Kararları

Madde 5- Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:

h) Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması.

KAYNAKÇA

  1. Bağımlılaştırma-İnsanlık Suçu İlişkisi / Muharrem BALCI

(http://www.muharrembalci.com/yayinlar/tebligler/211.pdf)

2. Hak-Adalet-Özgürlük-Meşruiyet Temelinde Bağımlılıklarımız / Muharrem BALCI

(http://www.muharrembalci.com/hukukdunyasi/makaleler/birikimlerV/603.pdf)

3. Bağımlılıklarla Mücadelede Dersimiz İnsanlık / Muharrem BALCI

(http://www.muharrembalci.com/bagimliliklarlamucadele.pdf)

4. Ezeli Azarkan; Nuremberg’ten La Haye’ye Uluslararası Ceza Mahkemeleri, Beta Yayınevi, 2003. ( Kaynak 1’den Alıntı)

5. Mevzuat ve Uluslararası Düzenlemeler (Kaynaktaki Düzenlemeler)


[1]‘2 BALCI, “Bağımlılaştırma-İnsanlık Suçu İlişkisi”, s.2.

[3] BALCI, “Bağımlılaştırma-İnsanlık Suçu İlişkisi”, s. 11.

[4] Azarkan, Ezeli, Nuremberg’ten La Haye’ye Uluslararası Ceza Mahkemeleri, Beta Yayınevi, 2003, s. 91.

[5]BALCI, “Bağımlılaştırma-İnsanlık Suçu İlişkisi”, s. 22.

[6] BALCI, “Hak-Adalet-Özgürlük-Meşruiyet Temelinde Bağımlılıklarımız”, s. 9.

[7]‘8’9’10 BALCI, “Bağımlılaştırma-İnsanlık Suçu İlişkisi”, s. 23-25., 32-33., 39

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir